Makale - Tez

Sinematek, Festivaller ve IFF

(Güney Kültür Sanat Edebiyat Dergisi sayı 106 Temmuz-Ağustos-Eylül 2023) Önder ÖZDEMİR

7 Mayıs 2023 tarihinde İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilen “Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri” isimli belgeseli izledim.

Belgesel 1965-1980 tarihleri arasında Türk Sinematek Derneği ve Onat Kutlar’ı anlatıyordu.

1965 yılında Onat Kutlar, Şakir Eczacıbaşı ve arkadaşları tarafından kurulan Türk Sinematek Derneği 1980 darbesi ile kapatıldı.

Sinematek sayesinde Türkiye’de Yeşilçam filmleri dışında çok özel filmler seyirciye ulaştırıldı.

Sinematek, Türkiye’deki sinemanın bir dönemindeki tartışmaların önemli aktörlerinden birisi idi.

Sinematek geleneği 1980 darbesi sonrasında Onat Kutlar ve arkadaşları tarafından İstanbul Film Festivali olarak İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)’ye devredilir. [1]

Bugün İKSV tarafından gerçekleştirilen İstanbul Film Festivali Berlin, Venedik, Cannes gibi büyük Avrupa festivallerinin filmlerinden seçki sunan, Türkiye dışı filmler için “festivallerin festivali” olarak kendisini konumlayan özgün bir kimliği olmayan bir festival. Diğer taraftan Türkiye seçkisinde ise mevcut iktidarı-egemen ideolojiyi kızdırmayacak filmlerin tercih eden, diğer filmlere sansür uygulayan kimliği ile tanınıyor.

“kültür-sanat vakıflarını, açtıkları sergiler, düzenledikleri konserler, film ve tiyatro festivalleriyle tanıyoruz. Ve tabii bunları sahneleyen sanatçılarla tanıyoruz. Ama bütün bu gösteriyi yöneten sahne arkasındakileri pek tanımıyoruz. Oysa bu kurumlara karakterini veren, onların toplumsal, ekonomik, ideolojik formasyonunu belirleyen bu perde arkasındaki yöneticiler.”

Ali Artun’un İKSV’yi Kim Yönetiyor? başlıklı yazısında İKSV’nin arkasındaki iş adamlarını, yöneticileri ifşa ediyor. [2]

İstanbul Film Festivali’nin ideolojik duruşunu sponsorları üzerinden de kolayca görebiliriz. Örneğin İstanbul Film Festivali’nin sponsorlarından biri de Akbank’tı, Akbank bu sponsorluğunu hiç de dolaylı ortaya koymadı. Gazeteleri, dergileri, tam sayfa ilanlarla, dev bilboardlarla doldurdular. Reklam filmi de hazırladılar. Bu reklam filmin- de “Akbank tüm duyguların destekçisi”, sloganını kullandılar. Tüm duyguların destekçisi ne demek? Film festivaline gideceğiz, filmler seyredip duygu- lar yaşayacağız ve Akbank hissedeceğimiz tüm bu duygularda maddi/manevi payı olduğunu açıktan bilboardlarla gönenerek anlatacak. [3]

Sinematek üzerine hazırlanan belgeselde döneme ilişkin birçok kişi ile görüşmeler yapılmış. Ancak yönetmen bazı konuları belgeselde yer almaması doğrultusunda tercihini kullanmış.

Sınırlı bir süre içinde sonlandırmanız gereken bir filmde tabii ki değineceğiniz konuların söyleyeceklerinizin de sınırı var. Diğer taraftan geleceğe belge olsun diye yapılan bir belgeselde “olmazsa olmaz” diyebileceğimiz konular atlanmamalı diye düşünüyorum.

Örneğin yönetmenin 1978 yılında Sinesen’e devredilen Sinematek Derneği’nin içler acısı durumunu ve nedenlerini dönemin Sinematek yöneticisi Ahmet Sezerel’e sormasını beklerdim.

“Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri” belgeselini izledikten sonra şu sorunun yanıtını merak ettim. Eğer bugün hayatta olsa idi ve Onat Kutlar’a bugünkü İstanbul Film Festivali hakkında ne düşündüğünü sorsaydık, nasıl yanıt alırdık?

Film festivalleri

Dünya üzerinde gerçekleştirilen ilk film festivali 1932 yılındaki Venedik Uluslararası Film Festivali’dir. Festival, Mussolini tarafından İtalyan filmlerinin uluslararası alanda tanınırlığını/dağıtımını hızlandırmak ve faşizmi teşvik etmek amacıyla organize edilir. Venedik Film Festivali’nde 1934-1942 yılları arasında verilen en iyi film ödülünün adı da Mussolini Cup’tır. Lois Lumiere başkanlığında Cannes Film Festivali ise ancak İkinci Dünya Savaşı bittikten bir yıl sonra 1946 yılında yapılabilir.

80’li yıllara gelindiğinde dünya genelinde film festivali sayısı giderek artmaya başlar. 2003 yılında, Uluslararası Film Yapımcıları Dernekleri Federasyonuna göre tüm dünyada yaklaşık 700-800 festival gerçekleştirilmekte idi. Bugün bu sayının çok daha fazla olduğu söylenebilir.

Festivallerin hangi çeşit filmleri gösterdiği, seyirci profili, hangi kaynaklarla fonlandığı, film endüstrisine katkıları gibi birçok unsur festivalleri birbirinden farklılaştırır. Festivalleri türlerine göre üçe ayıran yaklaşımlar var.

1- Uluslararası film festivalleri veya şehir festivalleri olarak adlandırılan genel film festivalleri: Erken dönem film festivalleri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de şehir festivalleri olarak başladı- lar ve ulusal sinemayı güçlendirmeyi ve uluslararası dağıtım ağlarına giremeyen bağımsız sinema örneklerini seyirciyle buluşturmayı hedeflediler. Şehir festivallerinin şehrin tanıtımına da yardımcı olduğu varsayılır. Türkiye için Adana Altın Koza ve Antalya Altın Portakal film festivalleri bu kategoriye örnek oluştururlar.

2- Belirli bir film türünde uzmanlaşan festivaller: Kısa, uzun, belgesel, animasyon vs. Sadece belgesel filmleri göstermeyi hedefleyen Documentarist ise ikinci tür festivallere örnek gösterilebilir.

3- Toplumsal bir konu ile bağlantılı festivaller: Bu gruba, İşçi Filmleri Festivali, Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali,Filmmor Kadın Filmleri Festivali ve Pembe Hayat KuirFest sayılabilir. [4]

Diğerlerinden çok farklı bir festival: İşçi Filmleri Festivali

1994 yılından itibaren ABD’de düzenlenen Laborfest/ İşçi Filmleri Festivali’nin 1997 yılında konuğu oldum. Festivalin Güney Kore başta olmak üzere diğer ülkelerden katılan konukları ile tanışma şansım oldu.

1999 yılında ise Türkiye’den Seul İşçi Filmleri Festivali’ne katıldık.

Böylece dünyada işçi filmleri festivali düzenleyen bir ağla iletişimimiz başladı.

Türkiye’de bir işçi filmleri festivali düzenleme fikri o yıllarda ortaya çıktı. Bir grup arkadaşımla Türkiye’de bir festival düzenleme olanakları üzerine görüş alışverişine başladık. 2001 yılında Sendika.org sitesi ile başlattığımız alternatif medya deneyimleri ile festival fikrini beraber değerlendiriyorduk.

Festivali sürdürdüğümüz alternatif medya tartışma ve deneyimlerine dâhil ederken, Türkiye’nin dört bir yanındaki kentlerde kitle iletişim araçlarıyla sömürgeleştirilmiş gündelik yaşamlarda yılda bir kez de olsa bir kırılma yaratmanın, bir çatlak açmanın önemli olduğunu biliyorduk. Yılda bir kez insanlara evlerinden çıkıp bir salonda başka insanlarla buluşma şansı yaratmanın, bu buluşmayı işçi filmleri aracılığı ile evrensel bir buluşma hâline getirmenin öneminin farkındaydık. İçinde yaşadığımız toplumda egemen medyanın evlerimize soktuğu ve bizi her evin kendi yalnızlığında izlemeye davet ettiği, tüm gerçekliklerin imajla yer değiştirdiği “kapitalizmin sonsuz gösterisi” yerine, sokağa çıkmak, başka insanlarla bir arada olmak, gerçekle yüzleşmek ve en önemlisi bunu bir şenlik olarak gerçekleştirmek gerektiğini seziyorduk.

Ayrıca işçi filmlerinin insanı sinemanın düşsel dünyasına sokmak yanında, emeği ile geçinen insanların, işçilerin, kadınların, mültecilerin, ezilenlerin yani tüm yoksulların sıradan yaşamlarını, zorluklarını ve mücadele deneyimlerini umutlarını perdeye yansıtarak gündelik gerçekliğimizi gözler önüne sereceğini ve daha güzel bir geleceği düşleme olanağı tanıyacağını düşünüyorduk.

Bu bilgi, farkındalık ve sezgilerle 2006 yılından bu yana 24 kentte festival yürüyüşüyle, açılış gecesiyle, atölyeleriyle festivali gerçekleştirdik. Bu kentlerin insanlarıyla sadece salonlarda değil kentlerin meydanlarında ve mahallelerin parklarında buluşarak dünya üzerinde yalnız olmadığımızı, dünyanın dört bir yanında yaşamı bizim gibi deneyimleyen başka insanlar olduğunu görmeye, bunun nedenlerine dair diyalektik bir sorgulama süreci için gereksinim duyabileceğimiz bilgi ve tartışmalara ulaşmaya ve hep birlikte daha insanca bir geleceği tahayyül etmeye çalıştık.

Bunu yaparken, giderek ticarileşen, yarışmalarla rekabeti meşrulaştırıp, kapitalist kültür endüstrisine neye yatırım yapması gerektiğine dair önbilgi sağlayan diğer film festivallerinin tersine gösterimlerimizi ücretsiz, festivalimizi yarışmasız yaptık.

18 yıl süresince bugüne kadar 1000’den fazla film gösterdik, yüzlerce uluslararası filmi festival için Türkçeye çevirdik. Birçok film Türkiye’de ilk defa festivalimizde gösterildi. Bu filmlerin önemli bir bölümü yıllardır sendikalarda, DKÖ’lerde, eğitim toplantılarında tekrar tekrar gösteriliyor. Festivaller süresince atölyeler ve söyleşiler yaptık. Filmleri yapanlarla, izleyenleri bir araya getirmeye çalıştık. On sekiz yılda yüzlerce gönüllü festival için gecesini gündüzüne kattı ve buna devam ediyor.

Afişlerimizi özel olarak tasarladık. Neo-liberalizme Karşı Direniş Öyküleri; Yoksulluk Direniş Umut: Anlattığın Senin Hikayendir; Emeği Gören Kamera Sokağa Çıkan Sinema; Biz Başka Dünya İsteriz; Güvencesizliğe Seyirci Kalma; Toprağımız Havamız Suyumuz için Doğal Olarak Direniş; Hepimiz Şüpheliyiz: Özgürlük Emek İster; Sınırda Yaşamak; Her yer Festival Her Yer Direniş, İşimiz Gücümüz Yaşamak, Barbarlığa karşı umut öyküleri; Cesaret Bulaşıcıdır; Sessizlik Sinemada Güzel; Evde Kalamayanları Gör dedik!

Festivalin maskotları Karagöz ve Şarlo on sekiz yılda Türkiye’nin dört bir yanını dolaştı, kimi zaman film çekti, kimi zaman Sisifos oldu, kimi zaman halaya durdu. Ama hep direndi ve direnenleri simgeledi.

Sonuç olarak

Bir döneme damgasını vurmuş Sinematek geleneğini bugünün koşulları ile tekrar masaya yatırmak, izleyici ve sinemacı yapanların “A tipi festival” hayranlığını yeniden değerlendirmek; Türkiye’deki sinemanın üretimi, gösterimi konusunu festivallerin kimlikleri ile birlikte yeniden konuşmak gerekiyor. Bunu yaparken İşçi Filmleri Festivali’nin 18 yıllık deneyimini unutmamalıyız.

İşçi Filmleri Festivali ilk defa düzenlendiği 2006 yılından itibaren yarışmasızdır; ücretsizdir, bilet satmaz; gezicidir; sponsorsuzdur; düzenleyenler arasında hiyerarşi yoktur, tamamen gönüllü emek ile düzenlenir.

Bu hâli ile birbirinin kopyası olan ama özünde aynı yakada duran diğer festivallerden farklıdır. İşçi Filmleri Festivali ‘karşı yaka’nın festivalidir. ■

KAYNAKLAR:

A. Halûk Ünal, Endüstriyel kültür, İşçi Filmleri Festivali ve alternatif yol https://sendika.org/2020/05/endustriyel­kul- tur­isci­filmleri­festivali­ve­alternatif­yol­587296/

Bilge Taş, Film Festivalleri: Kentler, İzleyiciler ve Endüstri, https://dergipark.org.tr/tr/download/article­file/461613 

Süreyya Evren, İyi de Banane ­ Onat Kutlar’dan Bugüne Sanat Dünyasının Ekonomi­Politiğine Dair Güncel https://birikimdergisi.com/guncel/717/iyi­de­banane­o- nat­kutlar­dan­bugune­sanat­dunyasinin­ekonomi­politigi- ne­dair­guncel­ve­gerekli­bi

Ali ArtunİKSV’yi kim yönetiyor? 20/9/2021/ skopbülten

https://www.e­skop.com/skopbulten/iksvyi­kim yonetiyor/6222 

Önder Özdemir, Sinematek ve Yeniden Sinematek, İşçi Film- leri ve Öteki Sinemalar, Yordam https://sinematek.tv/sinematek­ve­yeniden­sinematek­isci­filmleri­oteki­sinemalar­kitabindan/

DİPNOTLAR

[1] İKSV tarafından 1982 yılında Sinema Haftası düzenlenir, 1983 yılında İstanbul Film Günleri, 1984 yılında Sinema Günleri ve 1989 yılında ise İstanbul Film Festivali adını alır.

[2] 20/9/2021/ skopbülten / Ali Artun https://www.e­skop. com/skopbulten/iksvyi­kim­yonetiyor/6222

[3] https://birikimdergisi.com/guncel/717/iyi­de­banane­onat­kutlar­dan­bugune­sanat­dunyasinin­ekonomipolitigine­dair­guncel­ve­gerekli­bi
İyi de Banane ­ Onat Kutlar’dan Bugüne Sanat Dünyasının Ekonomi Politiğine Dair Güncel

[4] Ekonomi­Politiğine Dair Güncel ve Gerekli Bi ­ Süreyyya Evren Film Festivalleri: Kentler, İzleyiciler ve Endüstri, Bilge Taş https://dergipark.org.tr/tr/download/article­file/461613

Güney Kültür Sanat Dergisindeki yazının tıpkı basım tasarımını görmek için buraya tıklayınız

Güney Kültür Sanat Dergisinin diğer sayıları için buraya tıklayınız

Başa dön tuşu