Sinema Arkeolojisi

Bir belgesel, yeni yasa ve tekelleşen sinema sektörü

Önder Özdemir

2004 yılında kabul edilen 5524 sayılı sinema yasasının 11 maddesinde değişiklik yapıldı ve 30 Ocak 2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı.[1] Sinema salonlarına da teknik hazırlık için 1 Temmuz 2019 tarihine kadar zaman verildi.[2]Artık sinema dünyası için yeni bir dönem başladı.

Sinema salonlarındaki reklam sürelerinin 10 dakika ile sınırlı olacağı, patlamış mısır kampanyaları ile bilet satışından yapımcının payının azaltılamayacağı yasanın en çok konuşulan yönleri idi. Oldukça yüksek bilet parası vererek girdikleri sinema salonunda, artık 25 dakika yerine 10 dakika reklam izleyecekleri için kimler mutlu acaba? Ama Yılmaz Erdoğan, Şahan Gökbakar gibi gişe filmleri yapanlar, gişe hasılatından paylarını ‘çalan’ salon sahiplerine Tayyip Erdoğan’ın desteği ile hadlerini bildirdikleri için mutlular. Bu mühim şahsiyetler sinemanın destekçisi olarak lanse ettikleri Erdoğan ile pozlar verdiler ve sonunda ödüllerini aldılar. Ancak hasılat paylarını garantiye aldıktan sonra Türkiye’deki sinemanın durumunu dert etmedikleri görünüyor.

Ama bu yasanın neredeyse konuşulmayan birçok yönü de vardı.[3] Örneğin yasada bilet fiyatları ile ilgili durum belirsiz. Tekelleşen sinema salonları ve dağıtım sektörünün tekel durumuna yönelik ciddi bir düzenleme yok. Yani salon sahipleri istediği fiyatla bilet satabilirler.[4]

Bu yasada bağımsız sinemacılar hiç görünmez.

2004 yılında çıkan yasadan sonra  vergilerimizden kesilen paralar bir destekleme kurulu aracılığı ile film yapmak isteyenlere dağıtılmaya başlandı. 2004 yılı sonrasında oluşturulan Sinema Destekleme Kurulu, meslek birliği temsilcilerinin ağırlıklı olduğu bir yapıya sahip idi. Kurul, dokuz meslek birliği ve üç bakanlıkça atanan üyeden oluşuyordu.[5] Bir de bakanlık temsilcisi yer alıyordu. Yeni yasa ile Sinema Destekleme Kurulu’nun yapısı değiştirildi. Kurul üye sayısı yedi ile sınırlandı. Meslek birliklerinden üç üye, bakanlık dört üye belirliyor. Dört oyla karar verebiliyorlar. Meslek birliklerinin hiç fonksiyonları kalmadı. Bakanlık sinemaya ilişkin desteklerinin belirlenmesinde tek karar verici hale geldi.

2004 yılındaki yasada “Eser İşletme Belgesi”, eser sahipliği için önemli bir telif güvencesi olarak sunulmuştu. 2015 yılında “Bakur” filminin sansürlenmesi ise bu belge üzerinden yapılmıştı. Ana akım festivaller iktidara hoş görünmek için bu belge olmaksızın filmleri göstermeme kararı verdiler.[6] Ve bu tarihten itibaren bazı filmler için bir sansür başladı. 30 Ocak 2019’da yürürlüğe giren yeni yasa ile festivallerde film göstermek için “Eser İşletme Belgesi” zorunluluğu kaldırıldı. Ve filmlerin festivallerde “+18 yaş” ibaresiyle gösterilebileceği belirtildi. Ancak bunun nasıl uygulanacağı hala belirsiz. Bir izleyicinin şikâyeti ile yargı yolu açılabiliyor görünüyor. Diğer taraftan çocuk filmleri festivalleri var. Buradaki çocuk filmleri “+18” ile mi gösterilecek ya da her biri için “Eser İşletme Belgesi” mi alınacak? Bu soruların yanıtı henüz yok.

Yeni yasal düzenleme ile sansür kurumsallaştı. Kültür Bakanlığı’nın kararı ile istenilen film kolayca sansürlenebilecek. Yasadaki madde aynen şu şekilde geçiyor:

Dizi ve yabancı filmleri destekleme komisyonu oluşturulacak. Sekiz üyeden oluşacak komisyon, ülke içinde üretilen veya ithal edilen sinema filmlerinin, ticari dolaşıma veya gösterime sunulmasından önce değerlendirilmesi ve sınıflandırılmasını yapılacak. Uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamayacak.”

Sinemadaki tekelleşmeyi anlatan bir belgesel: “Kapalı Gişe”

Yapımcılığı Kaan Müjdeci’ye ait olan, Coloured Giraffes şirketinin üstlendiği “Kapalı Gişe – Türkiye Sinemasında Dağıtım Krizi” adlı belgesel Şenay Aydemir, Evrim Kaya, Fırat Yücel ve Kaan Müjdeci tarafından hazırladı.[7]

Animasyon, grafiklerle Türkiye’deki sinema sektörünün hal-i pürmelali 39 dakikada akıcı bir dil ile anlatılmış.

Belgeselde Serkan Çakarer, Funda Alp, Pelin Esmer, Onur Ünlü, Sevil Demirci, Yeşim Ustaoğlu, Marsel Kalvo gibi yapımcı ve yönetmenlerin görüşleri var.

Belgeselden aşağıdaki bilgileri öğreniyoruz:

Üç büyük film dağıtımcısı sektörün %70’ine sahipler. Bu firmalar hangi filmlerin kaç kopya ile nerelerde gösterileceğine karar veriyorlar.

Sinema salonlarında tekel durumunda olan Güney Kore şirketi Mars Grup, aynı zamanda dağıtımcı olarak da %30 pazar payına sahip.

Sinemaya giden izleyici sayısı ile ilgili bu grafik sizi yanıltmasın…

2014 yılında ilk 5 film tüm hasılatın yarısını alıyor, geriye kalan 103 yerli film de diğer yarısını paylaşıyorlar. Salon bulamayan yüzlerce filmi saymıyoruz bile…

2014 yılında ABD’de en çok izlenen 5 film, tüm hasılatın sadece %15’ini alıyor.

Belgeseli izledikçe salon işletmeciliğinde durumun dağıtımdan da kötü durumda olduğunu öğreniyoruz.

Salonlarda Mars Grup %52’lik pazar payına sahip. Avrupa’da bir şirketin %50’nin üzerinde olduğu başka ülke yok.

İbretlik bir sansür belgesi

Sinematek.tv arşivinde aşağıda bulduğumuz sansür belgesi bir komedi filmi için senaryo olmaya adaydır. Tunç Okan’ın “Otobüs” filmine ilişkin 1976 yılındaki sansür belgesini hazırlayanların karanlık kafasını bu belge ile bile görmek mümkün. Bugünkü tartışmalarla ilgili olduğunu düşündüğüm için tarihi bu belgeyi paylaşmak istedim.[8]

Sinemaya yönelik yürürlüğe giren yeni yasal düzenlemeler sonunda, aşağıdakiyle benzer belgelerle karşılaşmamızın önünde hiçbir engel görmüyorum:

FİLMİN ADI: Otobüs
ÇEKEN KURUM: Pan film
FİLMİN UZUNLUĞU: 95 dk.
FİLMİN GENİŞLİĞİ 35 mm
KONTROL SEBEBİ: Halka gösterilmesi ve yurt dışına çıkarılması için kontrol

TARİHİ: 20.4.1976
KARAR NO: 976 114
DOSYA NO: 91122 6404

Evvelce 15.12.1975 tarihinde İstanbul İl Film Kontrol Komisyonu tarafından görülerek 975 319 sayı ile halka gösterilmesinin ve yurt dışına çıkarılmasının sakıncalı bulunduğuna karar verilen PAN Film Kurumuna ait (OTOBÜS) adlı film sahibinin müracaatı üzerine ve Nizamnamenin 15 maddesi gereğince Merkez Film Kontrol Komisyonu tarafından itirazen 20.4.1976 tarihinde yeniden görülmüş olup:

1- Yedi Türk işçisinin mola verdikleri yerde göle doğru bir araya gelerek ayakta işemeleri ve nihayetinde ellerini yıkamadan sofraya oturmaları Türk örf ve adetlerine aykırı düşmesi.

2- Sofrada sadece bayat kuru ekmek ve bir kutudan bir kuru soğan çıkartılarak yenmesiyle Türk’ün beslenme meselesiyle alay edilmesi.

3- Otobüs şehre girdiğinde sağa dönülmez ve girilmez işaretlerine rağmen dönmesi ve girmesi sahnesi ile Türklerin trafik kaidelerini tanımaması.

4- Otobüsün yanına yaklaşan bir temizleme aracının operatörünün “pis herifler, pis yabancılar” gibi sözler ise haysiyet kırıcılığı.

5- Su bulmak için otobüsten aşağıya indiklerinde telefon kabini içindeki bir çiftin cinsi münasebet içerisinde acayip seslerle sevişmeleri.

6- Tuncel Kurtiz’in otobüsü ararken yanında köpeği olan yabancıyla karşılaştığında yabancının hiçbir sebep yokken ani bir korku ile Tuncel Kurtiz’den kaçış sahnesi.

7- Otobüs isçilerinin torbadan çıkardıkları bir dilim ekmeği bölüşme sahnesi ve bu arada İsveçlilerin yemekte ve içmekteki çılgınlıklarından görüntü sahnelerindeki iki ulusun adeta karşılaştırılması.

8- Türk işçilerinin otobüsten inmeyerek tuvalet ihtiyaçlarını otobüsün içinde halletmeleri küçük abdest sularının otobüsün kapısından meydana dökülmesi.

9- Açlıktan dolayı otobüsten aşağıya inerek gördükleri ilk çöp bidonuna birbirlerini iterek koşmaları ve yiyecek aramaları ve kırıntıları yemeleri sahnesinde Türkün haysiyet ve şerefi ile oynama sahneleri.

10- Tunç Okan’ın tuvalette karşılaştığı yabancının Tunç pisuvarda iken eğilerek penisine bakması ve “seninki ne kadar büyük”  demesi ile edebe aykırılığı

11- Aynı adamın homoseksüel olması dolayısıyla Tunç Okan’ı götürdüğü cinsi münasebet filmleri oynatılan ve canlı cinsi münasebet yapılan lokantadaki Tunç Okan’ın penisine doğru elle sarkıntılık yapması,

12- Lokantada oynatılan cinsi münasebet filminde erkeğin kadınla önden ve arkadan cinsi münasebet yapma sahnesi.

13- Sahneye çıkartılan ve külotlarında araba resimleri olan 6 erkeğe karşılık bir bayana, külotun içindekileri kastederek “Bu arabaların kapaklarının altındaki motor gücüne dayanabilir misiniz ?” sorusu sorularak ve kadının bunlardan birini tercih etmesinden sonra kendisine takriben elli santimetrelik bir erkek penis maketinin getirilmesi ve iki çiftin soyunarak sahnedeki divanda ve müşterilerin gözlerinin önünde cinsi münasebet yapmaları.

14- Tunç’un gördükleri karşısında haykırarak ayağa kalkarken yandaki masadan bir tavuk budunu alıp yemesi ve kendisine “barbar “ denilmesinin bu iki durum arasında bu bağların olmaması,

15- Dışarıda yedi Türk için bir grup yabancının “işte eğlence çıktı bize” diyerek ve çeşitli maskeler giydikten sonra alay alış sahneleri ve bu arada Türklerle aç olduklarını anladıkları için, bankın içerine koydukları plastikten yapılmış sosis ve ekmek benzeri maddelere Türklerin saldırıp ağızlarında kemirmeleri. Bunu yabancıların seyrederek gülmeleri sahnesi.

Film ve senaryolarının kontrolüne dair nizamnamenin maddesinin 2-3-6-10 fıkralarına göre halka gösterilmesinin ve yurt dışına çıkarılmasının sakıncalı bulunduğunu ekseriyetle karar verilmiştir

Ayrıca ilaveten Milli Eğitim Bakanlığı Temsilcisi, nizamnamenin 7. maddesinin S fıkrasına göre sakıncalı bulunduğu yolunda rey beyan ermiştir.

Dipnotlar:

[1] Bkz. Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

[2] Yasaya ilişkin yönetmelik bu yazı yazıldığında henüz yayımlanmamıştı. Meslek birliklerine sorduğumda temmuz ayı sonuna kadar yayımlanacağı bilgisi verildi.

[3] Sadece alternatif medya mecralarında bazı sinema yazarları dikkat çekmişti: Şenay Aydemir, “Yeni sinema yasası: Kriz erteleniyor, sansür kurumsallaşıyor”, Gazete Duvar, 4 Ocak 2019.

[4] Örneğin Mars Grup hem yapımcı, hem dağıtımcı hem de sinema salonlarının yarısından fazlasına sahip durumda. Ve bu yasa ile bu duruma ilişkin hiç bir düzenleme yapılmadığı görülür

[5] Bu hali ile bile meslek birliklerinin çoğunlukta olduğu kuruldan barış imzacısı sinemacılara hiç destek vermemeleri manidardır.

[6] Düzenleme komitesinde olduğum İşçi Filmleri Festivali bu belgeyi istemeyen ilk festival idi.

[7] Belgeseli sinematek.tv’den izlemek için tıklayınız!

[8] Gelişim Sinema dergisinin Aralık 1984’teki 3. sayısında Tunç Okan ile söyleşi ve bu belge paylaşılmış. Derginin pdf versiyonu sinematek.tv’de yer almaktadır.

Başa dön tuşu