Ernest Hemingway İstanbul’dan bildiriyor!

Ünlü Klimanjaro’nun Karları filmi Ernest Hemingway’in aynı adlı kitabından senaryolaştırılmıştır. Öykü’nün bir bölümü de İstanbul’da geçmektedir ama bu bölüm senaryoda yer almaz. Hemingway bu kitabında sözünü ettiği İstanbul’u 1922 yılında ziyaret ettiği sıradaki gözlemleri ile yazar.
Önder Özdemir, İSTDERGİ sayı 14,23 Mayıs 2023
ABD doğumlu Ernest Hemingway’in çocukluğundan beri yazar olma tutkusu vardır. Illinois’da okuduğu lisenin gazetesinde ilk yazılarını yazar. Liseden sonra Kansas City Star gazetesinde stajyer muhabir olarak 6 ay çalışır.
I. Dünya Savaşı’na İtalya’da Kızılhaç’ın ambulans şoförü olarak katılır. O sırada henüz 19 yaşındadır. Savaş bölgesindeki bir patlama ile bacağından yaralanır. Milano Kızılhaç Hastanesi’nde yaklaşık 6 ay kalır. Burada bir hemşireye âşık olur, nişanlanırlar ama ABD’ye dönünce ayrılırlar.
İtalya dönüşü bir süre işsiz kalır. 1920 yılında hâlâ savaş yarası nedeni ile aksayarak yürümektedir.
Kanada’da aynı gazetenin günlük ve haftalık yayınları olan The Toronto Daily Star ve The Toronto Star Weekly 1 gazetelerinde serbest gazeteci olarak işe başlar.

Bu iki gazetede 1920-1924 yılları arasında 24 tanesi imzasız olmak üzere toplam 172 adet yazısı yayımlanır. Yazılarında genellikle Ernest M. Hemingway imzasını kullanır ama sadece iki yazısında E. M. Hemingway, bir yazısında HEM, bir kez de Peter Jackson müstear ismi ile yazar. Gazetecilik günlerinde yaşadıklarından da yola çıkarak yazdığı öykülerden oluşan ilk kitabı 3 öykü ve 10 şiir 1923 yılında, ikinci kitabı Zamanımızda 1924 yılında Paris’te yayımlanır. Bu iki kitapla yazar gazetecilikten edebiyatçılığa geçiş yapmıştır.
Hemingway 25 yaşına geldiğinde Paris’te James Joyce, Ezra Pound gibi önemli edebî şahsiyetlerle arkadaştır. Ünlü romanı Silahlara Veda yayımlandığında 30 yaşındadır. 41 yaşında İspanya İç Savaşı’nı dünyaya Çanlar Kimin İçin Çalıyor? romanı ile anlatır. 44 yaşında Normandiya Çıkarması üzerine yazar, 46 yaşında dördüncü eşi ile evlenir. 54 yaşında Yaşlı Adam ve Deniz kitabı ile Pulitzer Ödülü’nü, 55 yaşında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alır. 1920’lerin başında bir Kanada gazetesinde adı bilinmeyen bir gazeteci iken 62 yaşında öldüğünde en çok tanınan Amerikan yazarlarından birisidir.
GAZETECİ HEMINGWAY İSTANBUL’DA
Hemingway, Kanada gazetesi adına 4 önemli olayın muhabirliğini yapar. 1922 yılı Nisan ayında İtalya’daki Cenova Ekonomi Konferansı’na katılır. 1922 yılı Ekim ayında Kurtuluş Savaşı’yla ilgili gözlemlerini İstanbul ve Edirne’den aktarır. 1923 yılı Ocak ayında Lozan Barış Konferansı’nı ve son olarak da 1923 yılı Nisan ayında Fransızların Almanya Ruhr Bölgesi’ni işgalini takip eder.
Hemingway 25 Eylül 1922’de Paris’ten Doğu Ekspresi’ne biner ve 5 günlük tren yolculuğunun sonunda İstanbul’a gelir. 14 Ekim’e kadar İstanbul Beyoğlu’nda Büyük Londra Oteli’nde kalır. Aynı tarihlerde Mudanya Konferansı yapılırken hem konferansı İstanbul’dan takip eder hem de şehre ilişkin gözlemlerini gazetesine yazar. Mudanya Mütarekesi’ne göre işgal ettiği toprakları terk edecek Yunan askerlerinin ve zorunlu göçe tabi tutulan Rumların göçünü gözlemlemek üzere 14 Ekim’de Tekirdağ’ın Muratlı ilçesine gider. Topraklarını geride bırakan Doğu Trakya Rumlarının 40 km uzunluğundaki kafilesini Edirne’ye kadar takip eden Hemingway buradan sonra Karaağaç’tan trene binerek Avrupa’ya döner. Bir sonraki durağı, Lozan Konferansı’nı izlemek üzere İsviçre olur.
YAZIYOR, YAZIYOR! HEMINGWAY İSTANBUL’DAN YAZIYOR!
Hemingway, İngiltere ile Ankara Hükûmeti’ni yeni bir savaşın eşiğine getiren Çanakkale geriliminin haberlerini yapar. 30 Eylül 1922’de “İngiliz Uçakları” ve “İngilizler Kemal’e Çanakkale’den Çıkmasını Emrettiler” başlıklı iki adet imzasız haberi yayımlanır. Hemingway tarafından İstanbul’dan gönderilen ve 3 gün sonra yayımlanan “Harrington Tahliye Talep Etmeyecek” haberi de imzasızdır.
İstanbul’dan gönderdiği ilk imzalı yazısı, Kanada gazetesinde “Türk Kızılay Propaganda Ajansı” başlığı ile yayımlanır. Bu yazıdan 5 gün sonra yayımlanan bir sonraki yazısının başlığı “Hamid Bey”dir. Hamid Bey (Hasancan), Osmanlı Bankası Yönetim Kurulu ve Kızılay (Hilal-i Ahmer) Yönetim Kurulu üyelikleri yanında son Osmanlı Meclis-i Mebusan’da milletvekilidir. Hamid Bey aynı zamanda işgalin sonuna kadar Ankara Hükûmeti temsilcisi olarak işgalci kuvvetlerle diplomasiyi yürüten kişidir.
Hemingway, yazısında Hamid Bey ile Kızılay Binası’ndaki ofisinde yaptığı görüşmeyi anlatır:
“Kemal İstanbul’a girdiğinde Hristiyanların katliamı olasılığından Kanada kaygılı” dedim. Hamid Bey, büyük hantal vücudu ve gri bıyıkları, kirpi saç kesimi ile gözlüklerinin üzerinden bakarak Fransızca şöyle yanıtladı:
“Hristiyanların korkusu nedir? Onlar silahlı ama Türklerin silahları zaten ellerinden alınmış durumda. Katliam olmayacak. Ama şu anda Trakya’da katliam yapanlar Hristiyan Yunanlılardır. Kendi halkımızı korumak için Trakya’ya girmek zorundayız.”

Hemingway “İstanbul Kirli Beyaz, Mat ve Tehditkâr” başlıklı gazete yazısında Sirkeci Garı’ndan Pera’ya yolculuğu sırasındaki gözlemlerini yazar: “İki yakası kayıklardan arapsaçına dönmüş köprüyü geçtik. Rıhtıma bağlanmış kayıkların sudaki yamalar gibi görüntüsü vardı. Burası Altın Boynuz mu (Haliç)? diye sordum. Şikago Nehri’ne benziyordu. Yanımdaki beyaz pantolonlu Türk ‘evet, sol taraftaki bu vapurlar Boğaziçi ve Karadeniz’e sağdakiler ise Prens Adaları’na giden gezi vapurlarıdır” dedi.
Avrupai ticaret bölgesi, dar, kirli, dik, Arnavut kaldırımlı, tramvaylı tek cadde olarak Pera’yı tanıtırken Ermeniler, Yahudiler ve Rumlardan bahseder. Ancak Yunanlıların durumunun farklı olduğunu söyler:
“Yunan ordusunun Anadolu’dan çekilirken Türk köylerini, tarlalardaki ürünleri yaktıkları ve vahşet uyguladıkları bir gerçek. Bu olaylar Yunan ordusunun geri çekilmesi sırasında ve sonrası ülkede bulunan Amerikan yardım kuruluşları tanıklığı ile de doğrulanıyor. Yunan vahşetini daha sonra tekrar ele alacağım. Ancak şu anda konumuz bu değil. Truva Kuşatması’ndan bu yana bu topraklarda bir vahşeti her zaman, intikamcı daha sert başka bir vahşet izlemiş. Ve masumlar acı çekmiş. İntikamın kurbanı nadir olarak asıl acı verenler olur. Bugün ise bunlar İstanbul’u terk eden Rumlardır.”
Adrianople (Edirne)’den gönderilen ve Kanada gazetesinde yayımlanan “Sanki Ölmüş Gibi Bir Sessiz Kafile” başlıklı yazıda ‘Sadece Doğu Trakya’dan 250.000 Hristiyan mülteci tahliye ediliyor. Bulgar sınırı onlara kapatıldı. Onları sadece Makedonya ve Batı Trakya kabul ediyor. Şimdiden 500.000 mülteci Makedonya’ya ulaştı. Nasıl beslenecekler kimse bilmiyor ama gelecek ay Hristiyan dünyası şu çığlığı duyacak: ‘Makedonya’ya gelin ve bize yardım edin!’2
Doğu Trakya’nın büyük bir kısmı Sevr ile Mudanya Mütarekesi arasında 26 ay boyunca Yunanistan’ın işgali altında kalır. Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın koşullarına göre Yunan ordusu 15 gün içinde bölgeyi terk edecektir. Ateşkesin imzalanmasından sonra Rumlar paniğe kapılır. Doğdukları toprakları, yıllarca çalışarak elde ettikleri mülklerini, kiliselerini, okullarını terk etmek zorunda kalacaklardır. Yunanistan’ın sınıra yakın tarafında yerleşecek olanlar, taşınabilen mallarıyla konvoy hâlinde yola çıkıp Meriç’in batısına ulaşmayı hedeflerler. Daha uzağa gidecek olanlar tren istasyonlarında veya Tekirdağ, Silivri, Gelibolu, Mürefte, Şarköy gibi Marmara limanlarında toplanırlar. Buralardan, Yunanistan’dan gelen vapurlara binip Kavala, Selanik vb. yerlere göç ederler.
Doğu Trakya’nın Rum nüfusunun tahliyesi 1922 yılı Eylül ayı sonunda başlamış ve Kasım ayı sonunda tamamlanmıştır. Rum sakinlerin çoğu bu dönemde ayrılmış, sadece küçük bir kısmı Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra 1924 yılının yaz aylarına kadar kalabilmiştir.
Hemingway’in Mudanya Ateşkes Antlaşması sonrasında yazdığı “Toplu Katliamı Beklerken” yazısında, İstanbul’u işgalcilerden geri alacak olan Mustafa Kemal’in ordusunun vahşet yapacağından kaygı duyduğu görülür: “Arkasında çok büyük zaferler bırakan ama önünde ise çok büyük problemler olan Mustafa Kemal’in yerinde olmak istemezdim. İstanbul’a barışçıl bir giriş yapabilirse askerlerini kontrol altında tutabilirse Hristiyanlara karşı terör estirmezse Trakya’da kalıcı bir zaferi de kazanmış olacak.”
Yazarın, İstanbul ve Doğu Trakya’daki gözlemleri ile ilgili Constantinople (İstanbul) ve Adrianople (Edirne)’den yazdığı 18 adet yazı Kanada gazetesinde yayımlanır. İstanbul’dan yazılmış son yazısı 10 Kasım 1922 tarihli “Kemal’in Tek Denizaltısı” başlıklı yazıdır. Bu yazıdan sonra Hemingway’in Kanada gazetesinde basılan yazısını, 14 Kasım 1922 tarihli “Trakya’dan Mülteciler” başlığı ile Sofya’da kaleme alır. Sonraki yazıları 27 Ocak 1923 tarihinden itibaren Lozan Konferansı gözlemlerini içerir.3
HEMINGWAY LOZAN KONFERANSI’NDA
Hemingway’in İsviçre’nin Lozan şehrinden Kanada gazetesine gönderdiği Lozan Konferansı gözlemlerini de içeren “Mussolini, Avrupa’nın Ödüllü Blöfçüsü” başlıklı yazıda İsmet Paşa’yı ele almıştır:
“Herkes İsmet Paşa’yı görmek istiyor ama bir kez onu gördüğünüzde bir daha görme isteği duymazsınız. Ufak tefek ve ilginç olmayan görüntüsüyle, çekicilikten uzak küçük, karanlık bir adam. Bir Türk generalinden çok Ermeni bohçacıya benziyor. Mustafa Kemal’in yüzü bir kez görüldüğünde unutulmayacak bir yüzken İsmet Paşa’nın yüzü bir daha hatırlanmayacak türden bir yüz.”
Yazısında İsmet Paşa ile birebir görüşmesini aktaran yazar, İsmet Paşa’nın Montrö’de bir caz dans barında yediği kek, içtiği ü. bardak çay ve kötü Fransızcası ile garsona yaptığı şakalardan bahseder. Aynı yazıda İtalyan faşist diktatörü Benito Mussolini için ‘Avrupa’daki en büyük blöf’ denir.
HEMINGWAY’İN KAYGILARI VE ACEMİLİKLERİ
23 yaşında, genç, tecrübesiz ve umursamaz bir gazeteci olarak Hemingway’in Kanada gazetesindeki yazılarının, sadece Hristiyan dünyasının kaygılarını öne çıkaran, biraz da ön yargılı yazılar olduğu sugötürmez. Bu ön yargıda yakın zamanda yaşanmış Ermeni Tehciri’nin ve Büyük İzmir Yangını’nın hâlâ hafızalarda olmasının rolü olduğunu hesaba katmalıyız. Bu yazıları incelediğimizde, Hemingway’in Anadolu’daki kurtuluş mücadelesine mesafeli durduğunu görürüz. Fakat gazete yazılarında açıkça Mustafa Kemal karşıtı, ırkçı bir dile de rastlamıyoruz.
Hemingway’in İstanbul’dan ayrılışından bir yıl sonra yayımlanan Zamanımızda isimli kitabındaki “İzmir Rıhtımı”nda adlı bir kısa öyküde ve 1936 yılında yayımlanan “Kilimanjaro’nun Karları” öyküsünde Anadolu ve Trakya’dan söz eder.
Hemingway’in bu iki kitabındaki öyküler büyük ölçüde onun İstanbul’a yaptığı ziyareti sırasındaki gözlemlerine dayanmaktadır. Kilimanjaro’nun Karları kitabının bir romancı olan ana karakteri Harry, İtilaf Devletleri’nin işgali altındaki 1922 yılı İstanbul’una ilişkin anılarını ve Anadolu’da Türklerin Yunan ordusuna karşı Büyük Taarruz’unu kurgulayarak anlatır.
Prof. Dr. Himmet Umunç, Hemingway ile ilgili makalesinde bu iki öyküyü ayrıntılı olarak incelemiş. Umunç’a göre Hemingway’in Anadolu’da ve İstanbul’da olup bitenlerle ilgili bilgi aldığı kaynaklar, İstanbul’u işgal eden İngilizlerin basın irtibat subaylarıydı. Lozan Konferansı sırasında 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Mübadele Antlaşması’na göre Anadolu topraklarındaki Rum ve Ortodoks nüfus ile Yunanistan topraklarındaki Türk ve Müslüman nüfus arasında karşılıklı zorunlu göç olacaktı.
Mübadele ile çoğunluğu Orta Anadolu’da yaşayan 1.200.000 Ortodoks Hristiyan, Anadolu’dan Yunanistan’a; 500.000 Müslüman da Yunanistan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştır.
Mübadele Antlaşması öncesinde Ege ve Doğu Trakya’dan yüzbinlerce Rum’un can kaygısı ile Yunanistan’a göç etmesi Hristiyan dünyası basınının bu olaya odaklanmasına neden olmuştu. Dolayısıyla Hemingway de yazılarında İstanbul’u geri alırken Mustafa Kemal’in ordusu ile hareket eden çetelerin, intikamcı bir katliama girişmesi kaygılarını öne çıkarır.
Deneyimsiz, genç bir yazar olarak yazılarını yazarken Mustafa Kemal kuvvetleri ile ilgili farklı kaynaklara ulaşmadığı gazete yazılarından kolayca anlaşılıyor. Her ne kadar Silahlara Veda, Çanlar Kimin İçin Çalıyor? gibi romanları yazan Hemingway’in bir halkın bağımsızlık mücadelesinin öneminin farkında olması beklense de Mustafa Kemal liderliğindeki mücadelenin aynı zamanda bir bağımsızlık savaşı olduğu gerçeğini kavrayamadığı görülüyor.4 23 yaşında gazete yazıları yazan çaylak yazarın, Çanlar Kimin için Çalıyor? romanındaki olgunluğa ulaşması için 20 yıl daha geçmesi gerekecekti.
DİPNOTLAR
1 Bu bÖlümden sonra Kanada gazetesi olarak yazılacaktır.
2 Ekim 2022 tarihli, Pashalis Valsamidis imzalı Tarih Vakfı yayını Toplumsal Tarih dergisinde “Doğu Trakya Rumlarının Göç Kronolojisi” başlıklı makalesindeki bilgilerle Hemingway’in gazetede yazdığı bilgiler önemli oranda örtüşüyor.
3 The Toronto Daily Star gazetesinde Hemingway’in Anadolu ve Trakya’dan gönderdiği “Türkler İstanbul Yakınlarında”, “Hristiyanlar Trakya’yı Türklere Bırakıyor”, “Rusya Fransızların Oyununu Bozuyor”, “Türkler Kemal Paşa’ya Güvenmiyor”, “Yakın Doğu Sansürü Eksiksiz Uygulanıyor” , “Eski İstanbul” , “Afganlar: İngilizlerin Başının Belası” ve “Yunan İsyanı” gibi başlıklarla başka yazıları da yayımlanır.
4 Prof. Dr. Himmet Umun.’un “Hemingway Türkiye’de: Tarihsel bağlamlar ve kültürel ara metinler” makalesinde bu iddiayı doğrulayacak çok fazla örnek paylaşılmaktadır.
KAYNAKÇA
Hemingway, Ernest (1985): Dateline: Toronto: The Complete Toronto Star Dispatches, 1920-1924, Scribner.
Umun., Himmet, Prof. Dr. (2005): “Hemingway in Turkey: Historical Contexts and Cultural Intertexts”, Belleten, Cilt: 69, Sayı: 255, Ağustos 2005, s. 629-642 (https://journo.com.tr/
hemingway-turkiye-haberleri).
A Historical Guide to Ernest Hemingway, Ed.: LINDA WAGNER-MARTIN, New York Oxford University Press, 2000.
Valsamidis, Pashalis (2022): Doğu Trakya Rumlarının G.. Kronolojisi, Toplumsal Tarih, Ekim 2022.
Hemingway, Ernest, İzmir Rıhtımında ve Diğer Öyküler, İstanbul: Epsilon.
Hemingway, Ernest (1953): Kilimanjaro’nun Karları, İstanbul: Varlık.