Almanya’da bugün lanetlenen soykırımı yaparken sadece Hitler ya da SS subayları mı vardı? Hitler’i seçimle başa getirenler, milyonlarca insan kamplara ve fırınlara gönderilirken, bunu bildikleri halde sessiz kalanlar, hatta kamplarda ve fırınlarda, Nazi devlet aygıtında inançla çalışan milyonlarca Alman sizce Hitler rejiminden sonra ne oldu?
Almanya’da Hitler faşizminin parçası olan milyonları harekete geçiren mekanizma ne idi? Böyle bir şey tekrarlanabilir mi?
1967 yılında ABD’de Kaliforniya’da bir lisede ‘Üçüncü dalga’ adıyla bir sosyal psikoloji deneyi yapılmış.
Dünya tarihi dersi veren Ron Jones isimli bir öğretmenin öğrencilerle gerçekleştirdiği bir hafta süren deneyde amaç Alman halkının önemli bir bölümünün Hitler faşizmini nasıl kabullendiğini uygulamalı olarak anlatmaktı.
Olay çok ilgi gördü, daha sonra deney üzerine birçok makale yazıldı. 1981’de deneyi konu olan The Wave (Dalga) adlı bir TV dizisi çekildi. Aynı yıl ‘The Wave’ adıyla Todd Strasser tarafından romanlaştırıldı.
Deneyin yapıldığı dönemdeki öğrencilerden Philip Neel dönemin öğrenci ve öğretmenleri ile görüşmelerin olduğu “Lesson Plan” adı ile bir belgesel yaptı.
2008’de Alman yönetmen Dennis Gansel, 107 dakikalık “Die Welle” adıyla bir film çekti. Türkçesi “Dalga” olan bu film Türkiye’deki az sayıda sinemada filmi ifade etmeyen “Tehlikeli Oyun” ismi ile gösterilmiş.
2012 yılında ise İşçi Filmleri Festivali’nde biz ‘Dalga’ adıyla gösterdik.
Film 1967’deki deneyi temel alıyor ama Almanya’ya ve günümüze uyarlıyor.
“Artık fazlasıyla bilinçliyiz”
Almanya’da bir lisede bir hafta sürecek bir Otokrasi projesi yapılır.
Öğretmenimiz Rainer Wenger projenin ilk gününde otokrasi üzerine konuşur. Öğrenciler otokrasi, diktatörlük ve faşizm üzerine yorumlar yaparlar:
“Hitler dönemi Almanyası eskide kaldı. Bir daha böyle şeyler olmaz.”
“Yapmadığımız bir şey için durmadan kendimizi suçlayamayız ki.”
Öğretmen öğrencilere kritik soruyu sorar
“Almanya’da bir daha faşizm, diktatörlük olmaz; öyle mi demek istiyorsunuz?”
Öğrencilerin yanıtı çok nettir:
“Kesinlikle olmaz. Artık fazlasıyla bilinçliyiz.”
Dalga
Bu sorunun yanıtını bulmak üzere sınıf olarak projeye başlarlar.
Öğretmen, lider seçimi düzenler ve kendisini seçtirir. Seçimle başa gelen birisi olarak tam itaat zorunluluğu olan yeni bir topluluk oluşturur. Ayağa kalkarak konuşulmasını, her söz bitiminde Bay Wenger denilmesini ister.
Tek tip beyaz gömlek ve kot pantolon giymeye başlarlar.
Kendilerine Dalga ismini verirler, özel logo tasarlarlar ve kendi selamlarını oluştururlar.
Zamanla öğrenciler beyaz giymeyen, dalga selamı vermeyenler, sürüye katılmayan sınıf arkadaşlarını dışlamaya başlarlar.
Şehrin merkezi yerlerine logoları yapıştırır, boyarlar.
Diğer gruplarla çatışmaya başlarlar.
Olay renk değiştirir ve okuldaki bir proje olarak kalmaz ve sokakta çetevari şiddete dönüşür.
Bir öğrenci internetten silah satın alır ve onunla güç gösterisine başlar.
“Disiplinden, birlikten, hareketten ve gururdan gelen güç”le öğrenciler en yakınlarına şiddet uygulamaya başlarlar. Türk öğrencilerin de bulunduğu sınıfta Almanya’daki farklı dinden, ırktan gelenlerin Dalga’nın tek tip elbisesinde farklılıkların eridiğini söylenmesi dikkat çekicidir.
“Günümüzde faşizm kesinlikle olmaz” diyen öğrencilerin bir lisede bir hafta içinde Dalga adıyla faşist bir örgüt oluşturmalarını izleriz. Film birçok çarpıcı olayla sona eriyor.
Filmde bir toplumda sistemin yıllardır biriktirdiği, sürekli beslediği faşist damar açıklıkla görülür. Filmde faşizmin aslında çok uzakta olmadığını, toplumun çok basit olaylarla harekete geçebildiğini ve faşistleşebildiğini görebiliyoruz. Hitler döneminde olduğu gibi kamplar ve fırınlar olmadan da faşist bir diktatör olabiliyor ve onu destekleyen milyonlar bu diktatörün faşizan uygulamalarının parçası olabiliyor.
Peki ya bizde?
Ülkemizde de öyle değil mi?
Aynı faşist damar bizde de yok mu? MİT başta olmak üzere yönetenlerin ilgili aygıtları bu faşist damarı iyi tanımaktadır.
Toplumun neresine basılırsa hangi ışığın yanacağını bilirler.
1915 soykırımında, 6-7 Eylül 1955 pogromunda, 1978 Maraş Katliamı’nda, 1993’te Sivas’ta aydınları yakılmasında, 2015 yılında HDP’ye yönelik saldırılarda, Kürt işçilere yönelik linçlerde bu damar görülür.
Gezi süresince Kabataş yalanı gibi pek çok yalanla toplumun sürekli beslenen faşist damarına beceriksizce oynadılar.
AKP eliyle bazı sivillerin silahlandırdığının iddia edildiği günümüzde yine toplumun faşist damarına oynuyorlar.
Filmde de olduğu her faşist örgütlenme karşısında anti-faşist bir örgütlenme de üretiliyor.
Bizim de anti-faşist mücadele geleneğimiz ve bir mücadele damarımız olduğu unutulmamalı.
Künye:
Die Welle –Dalga
Yapım Yılı 2008
Yapım: Almanya
Yönetmen: Dennis Gansel
Senaryo: Dennis Gansel , Ron Jones
Oyuncular: Jürgen Vogel
Frederick Lau
Max Riemelt
Jennifer Ulrich
(Bu yazı 5.11.2016 tarihinde sendika.org da yayınlanmıştır)
Ayrıca sosyal deneyi gerçekleştirenlerin belgeselini sinematek.tv de buradan izleyebilirsiniz.
Ders Planı: Üçüncü Dalganın Öyküsü
Yapımcı / Producer: David Jeffery, Philip Neel, Robert Del Valle, Mark Hancock Yönetmen / Director: Philip Neel, David Jeffery
Görüntü Yönetmeni / Cinematography: David Jeffery
Kurgu / Editing: Philip Neel, ACE
Müzik / Music: Jeff Russo
Belgesel 76 dakika