Sinema Arkeolojisi

Makineye toz zerreleri atmayı anlatan film: “Berlin’de Tek Başına”

Önder Özdemir

Tek çocuklarını kendilerinden alan Hitler rejimine karşı nefret duyan Otto, öfkesini dile getirmek için kendi protesto yöntemini bulur. Kartpostallara mesajlar yazarak gizlice dağıtmaya karar verir

“Berlin’de Tek Başına” (Alone in Berlin) filmi, Alman yazar Hans Fallada’nın Türkçede “Herkes tek başına ölür” (Jeder stirbt für sich allein) adıyla yayınlanan romanından uyarlama. Filmde Hitler Almanyası’ndaki korku ve baskı atmosferinde Anna ve Otto Quangel çiftinin direnişi anlatılıyor.[1]

Dönemin ünlü Alman yazarı Hans Fallada, savaş sonrası Hampel çiftinin (filmde Quangel) Gestapo dosyasına erişir ve bu belgeler üzerinden romanını yazar. Yazar, kitabının yayınlandığını göremeden 1947 yılında ölür.

Elise ve Otto Hampel

Hans Fallada, 1933’te “Nazi karşıtı komplocu” olarak ilan edilir; Gestapo tarafından Nazi karşıtı faaliyetler gerekçesiyle Paskalya Günü gözaltına alınır. Evinde delil bulunamaz ve bir hafta sonra serbest bırakılır.

Gerçek adı Rudolf Wilhelm Friedrich Ditzen olan Fallada’nın romanını Bağımsız Amerikan yayınevi Melville House Publishing keşfeder. 2009 yılında, Almanya’da yayınlandığı 1947 yılından 62 yıl sonra “Every man dies alone” adıyla İngilizcede ilk defa yayınlar. Kitabın 2009 yılında basılan İngilizce versiyonunda ayrıca bir belgeler bölümü eklendi. Bu ekte gerçek Gestapo dosyalarından bazı sayfalar, sabıka fotoğrafları, imzalı itiraf belgeleri, polis raporları ve protesto amaçlı dağıtılmış birçok posta kartının resimleri yer alıyor.

Fallada’nın kitabının “Berlin’de Tek Başına” filminden önce de başka uyarlamaları yapıldı. 1962 yılında Batı Almanya’da Falk Harnack tarafından bir TV filmi olarak çekildi. Diğer uyarlama ise 1970 yılında Doğu Almanya’da Hans-Joachim Kasprzik tarafından üç bölümlük bir mini dizi olarak yayınlandı. 2004 yılında Dusan Kleina tarafından yönetilen mini TV dizisi Çek Cumhuriyeti televizyonlarında oynadı.

Hans Fallada

Yönetmenin ailesi de faşizme karşı direnmiş

“Berlin’de Tek Başına” filmi, 2016 yılında Berlin Film Festivali’nde ilk defa gösterildi.

Filmin yönetmeni ve senaryo yazarı olan İsviçre vatandaşı Vincent Perez, İspanyol bir baba ile ailesi Nazilere karşı direnmiş Alman bir annenin oğlu. İspanyol büyükbabası faşizme karşı direnirken vurularak öldürülmüş.

Yönetmen Vincent Perez, Observer’e verdiği demeçte “Kitabı okur okumaz bağımlısı oldum. Gerçekten sinematografik bir öyküydü” diyor. Filmi yaparken kendi aile üyelerinin ve diğer savaş zamanı kahramanlarının “enerji, güç, kavga ve mücadelelerini” hissettiğini ifade etmiş: “Kimse insanların yaptıkları küçük şeyler için hayatlarını kaybettiği hakkında konuşmuyor. Bu filmle bu insanların hikâyelerini anlatıyoruz. Filmin Nazi yönetimindeki sıradan insanlar için ‘havadaki korkuyu’ iletmesini istedik. İnsanların sanki ekmek satın alır gibi Nazilere diğer insanları kolayca sattıklarını bu kitap çok iyi gösteriyordu.

“Howards End” filmiyle Oscar ödülü alan Emma Thompson ile Winston Churchill’i canlandırdığı “Fırtınanın İçinde” (Into the Storm) filmiyle Emmy ödülü alan Brendan Gleeson başrolleri paylaşmışlar.

Film, Köln’de ve Polonya sınırındaki Görlitz’de çekilmiş.

Film sıradan faşizmi anlatıyor

Otto, sürekli “Hitler için daha fazla üretim yapmalısınız” propagandası yapılan bir tabut üretim atölyesinde ustabaşı olarak çalışmaktadır. Anna ise ev kadınıdır. Tek oğulları Hitler’in ordusunda zorunlu askerlik yaparken Polonya’da ölür.

Postacının oğullarının ölüm haberini vermesi ile film başlıyor.

Filmde Otto ve Anna’nın komşuları üzerinden sıradan faşizmi izliyoruz. Sadece adalete inanan emekli hakim, yalnız yaşayan ve intihar etmek durumunda bırakılan yaşlı Yahudi kadın, Nazi yaltakçısı-hırsız kapıcı ve komşularını Nazilere ihbar eden sıradan insanları görüyoruz.

Otto ve Anna Nazi Partisi’ne (NSDAP) üye değil. Ama mahallede ve işyerinde sürekli “komşu baskısı”nı sert bir şekilde hissederler. Nazi Kadınlar Birliği üzerinden mahalleliler üzerinde sürekli baskı oluşturulmaktadır. Filmde, faşizmin sadece üniformalı SS subaylarından ibaret olmadığını, sıradan halkın içine nasıl işlediğini görürüz.

Tek çocuklarını kendilerinden alan Hitler rejimine karşı nefret duyan Otto, öfkesini dile getirmek için kendi protesto yöntemini bulur. Kartpostallara mesajlar yazarak gizlice dağıtmaya karar verir.

Önce Otto bu eylemi yalnız yapmak ister ama Anna da katılmak isteyince “Onlar kadınları da asıyorlar” dediğinde bile Anna beraber mücadele etmek için ısrar eder.

Böylece kartpostallar üzerine mesajlar yazarak binaların merdivenlerine bırakmaya başlarlar.

Hampel çiftinin hazırladığı kartpostallardan biri. Hitler’in resmi olan pulun üzerine “İşçi Katili” yazılmış.

İlk kartlarının üzerinde “Anneler! Hitler oğlumu öldürdü, sizin de oğlunuzu öldürecek!”  yazmaktadır.

Filmden çarpıcı sahnelerinin birinde Otto şöyle der:

Kartlar yazıyorum. Doğruyu söyleyen kartlar. İnsanları bunları okuyacaklar, başkalarına verecekler.

Anna sorar: “Biz neden yapıyoruz? Başkaları da çocuklarını kaybetti ama onlar aynı şeyi yapmıyorlar.

Otto’nun yanıtı filmin asıl mesajını içeriyor:

Bunu yaparken artık özgür olduğumu hissediyorum.

Bu sistem, bu rejim…

Aynı makinelerde olduğu gibi.

Dişlilerin arasına atılan küçük bir toz tanesi makineyi durdurmayacaktır.

Ancak insanlar biraz daha fazla kum tanesi atarsa, biraz daha, biraz daha atarsa. İşte o zaman motor teklemeye başlayacaktır. Bir süre sonra da makine, tüm sistem duracaktır.

Kartlar ortaya çıkmaya başladıktan sonra, Gestapo’da özel bir birim oluşturulur. Escherich, kartpostalları kimin gönderdiğini bulmakla sorumlu Gestapo’daki polis müfettişidir. Filmde, onun diğer Naziler gibi olmadığını görürüz, belki Nazi bile değildir ama sadece mesleğini “iyi” bir şekilde yapmaya çalıştığı görülür. Sorumlu olduğu SS subayı tarafından dövülmesine, aşağılanmasına rağmen sıradan bir memur olarak görevini yerine getirir ve Otto’nun yaptığı bir hatayı takip ederek Otto ve Anna çiftini yakalar ve SS’lere teslim eder. İdam edilmelerini izler.

Otto’nun sorgusunda bir gerçek ortaya çıkar:

Otto ve Anna çifti 1940 ve 1942 arasında iki yıl içinde toplam 285 kart yazıp dağıtmışlar. 267 kartı ele geçirmiş polis. Hiçbirisini polis kendisi bulmamış. Almanya’nın sıradan insanları, gönüllü olarak getirip polise teslim etmişler. Yani polise teslim edilmeyen kart sayısı sadece 18.

Filmin son sahnesinde polis müfettişi Escherich ofisinde yalnızdır. Otto ve Anna çiftinin yazıp dağıttığı kartların hepsini okuyan sadece kendisidir…

Hampel ailesinin eskiden oturduğu Berlin Amsterdamer Caddesi, Numara 10’daki evin önüne asılan hatıra levhası

Filmde en umutsuz ortamdaki insanların nasıl direniş yolları bulabileceklerini, mutlu ve onurlu bir şekilde yaşayabileceklerini ve bu uğurda ölebileceklerini görürsünüz. Bu film sona erdiğinde, ölümle sonuçlanan filmlerin çoğunda olduğu gibi içinizi daha da karartarak ve umutsuzluğu büyüterek salondan çıkmıyorsunuz. Özellikle bugünün Türkiye’sindeki umutsuz insanların izlemesi gereken bir film. Eminim izleyenlere iyi gelecektir.

Dipnot:

[1] Hans Fallada romanını, Otto Hermann Hampel ve Elise Hampel’in gerçek öyküsünden yola çıkarak yazmış. Romandaki kurgusunda gerçek hayatta olanlara göre küçük değişiklikler yapmış yazar. Örneğin, gerçekte çiftin oğulları savaşta ölmüyor. Elise’nin erkek kardeşi anti-faşist direniş sırasında öldürülüyor. Otto ve Elise çifti 1940 Eylül ayından tutuklandıkları 1942 Ekim ayına kadar 285 adet posta kartını elle yazıp dağıttılar. 20 Ekim 1942 tarihinde tutuklanan Otto ve Elise çifti, 22 Ocak 1943’te “halkı demoralize etmek” ve “ihanet hazırlığı” suçlamaları ile Nazi mahkemelerinde ölüm cezasına çarptırıldılar ve 8 Nisan 1943’de Berlin’de giyotinle öldürüldüler.

Kaynaklar:

  • http://sinematek.tv/berlinde-tek-basina/ adresinden filmi Türkçe altyazılı olarak izleyebilirsiniz
  • https://www.imdb.com/title/tt3026488/
  • https://www.imdb.com/title/tt0073200/
  • https://www.gdw-berlin.de/en/recess/biographies/index_of_persons/biographie/view-bio/elise-hampel/
  • https://www.gdw-berlin.de/en/recess/biographies/index_of_persons/biographie/view-bio/otto-hermann-hampel/

 

Başa dön tuşu