1 Mayıs 77 (1977)
Kaya Tanyeri 1 Mayıs 1977 mitingine elinde 8 mm kamerası ile katıldı. Kızı Çağlar Tanyeri de ses kayıtlarını alıyor ve babasına yardım ediyordu. Kaya Tanyeri miting öncesi Beşiktaş’taki coşkuyu ve Taksim’e yürüyüşü kaydetti. Taksim meydanına geldiğinde ve “malum” katliam başladığında ne yazık ki çekimi yapamadı. Öncesinde çektikleri ile sonradan yaşanan katliamın fotoğraflarını kullanarak ve “Görevimiz Tehlike” filmine gönderme yaparak kurguladı. Hiç gösterimi yapılmadı. Bu film yıllarca Kaya Tanyeri’nin kişisel arşivinde kaldı. Ta ki bize erişinceye kadar. Biz bu filmi ve Güneşli Bataklık filminin kamera arkası belgeseli olan “Güneşe Dönük Kamera” isimli 8mm filmlerini dijitalleştirdik. ve işte sizlerle paylaşıyoruz. Elinize sağlık Kaya Tanyeri.
Not: İlk defa sinematek.tv de gösterilmiştir. sinematek.tv ile dayanışma amacıyla üye olmak için sıkça sorulan sorular sayfamızı ziyaret ediniz. http://sinematek.tv/sss/#toggle-id-3
——————————————————————————————————–
ÇAĞLAR TANYERİ, KAYA TANYERİ’Yİ ve 1 MAYIS BELGESELİ ANLATIYOR!
KAYA TANYERİ’nin (1930-2019) 1 MAYIS 1977 belgesel filmini 42 yıl sonra, o gün 17 yaşındayken sesleri kaydederek babasına asistanlık yapan bir gencin gözüyle değil, filme bir ‘metin’ olarak yaklaşarak bugünün gözüyle kendimce analiz etmek isterim.
Önce şuna dikkat çekeyim: ister filmin yıpranmışlığından olsun, ister yönetmenin bilinçli tercihi olsun filmin ne sonunda ne başında bir jenerikle karşılaşmıyoruz, böyle bakınca film kolektifin bir parçası gibi duruyor, o günün anlamıyla bütünleşmesi bakımından iyi ki öyle.
Şiirlerin, şarkıların, halk oyunlarının, halayların, sloganların, canlandırmaların eşlik ettiği büyük umut ve coşkuyu gün boyunca görüntüleyen yönetmenin, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasından az önce meydandan ayrıldığını, (Bianet’in verilerine dayanarak) 41 canın hayatına mal olan o dehşet verici karanlığa kamerasıyla tanıklık etmediğini yaşanmışlıktan biliyoruz. Bir bakıma filmin kurgu marifetiyle başıyla sonunun yer değiştirmesinin, başka bir deyişle basında çıkan fotoğrafları kullanarak sondan başlamasının ve ardından günün başına dönmesinin nedeni bu. Filmin ilk karesinde (bugün artık olmayan) AKM’ye asılmış devasa, (zincire vurulmuş erkek) işçi pankartının görüntüsü eşliğinde, demokratik ileri bir ülke, sloganını duyuyoruz, sonra karanlık, yüksek bir bina görüntüsü eşliğinde dönemin popüler Amerikan dizisi Görevimiz Tehlike’nin ünlü müziği ‘demokratik ileri bir ülke’ sesini keserek yükseliyor. Ve bir sonraki karede yönetmenin bir çalışması olduğunu bildiğimiz, ifadesiyle bir vantriloğu andıran bir mask, bir kaset teyp ve sadece arkadan gördüğümüz deri ceketli bir adam. O günkü katliamı Türkiye solunun kendi iç çatışmalarına bağlayan bakış açısına karşılık filmde bir maskın önünde duran ve yüzü görünmeyen adamın teypten dinlediği metnin sözlerini bir de yazılı olarak geçelim buraya, yönetmenin kaleme aldığı ve olaya bakış açısını açıkça sergileyen bir metin olarak: “Selam Jim! Son günlerde Türkiye işçi sınıfı büyük bir gelişme göstermektedir. Özellikle devrimci bir tavır alan bazı sendikalar ve onları destekleyen demokratik kuruluşlar ve gençliğin önemli bir kesimi bu oluşumu hızlandırmaktadır. Sağlığımızı oldukça tehlikeli bir biçimde tehdit eden bu hastalığı ortadan kaldırmak ve sermayenin egemenliğini koruyabilmek için bu gelişimi kendi içinden parçalamak gerekmektedir. Bunun için de en uygun zaman olarak 1 Mayıs İşçi Bayramını saptadık. Şimdi göreviniz Jim, disiplinli bir şekilde cereyan edeceğini umduğumuz 1 Mayıs İşçi Bayramını kendi içinden vurmak, halk ile bütünleşme tehlikesi gösteren sol hareketi parçalamaktır. Her zaman olduğu gibi içinizden biri yakalanır ya da öldürülürse sorumluluğu bize ait değildir!” İçeride ve dışarıda tarihsel sol-içi bölünmeleri unutmadan, ama yine de henüz kimlik politikalarının kaşınıp kışkırtılmadığı bir bağlamda yönetmen “sermayenin egemenliği” diyor, “halk ile bütünleşme tehlikesi gösteren sol hareket” diyor; metin ‘sermayenin’ ve (bu bağlamda) tetikçilerinin perspektifini yansıttığına göre, “işçi sınıfının büyük gelişimi” onların “sağlığını tehlikeli bir biçimde tehdit eden bir hastalık” hiç kuşkusuz, “yok edilmesi” gerekiyor.
Ve Ruhi Su’nun sesi: cellâdınyüreği olsaydı…Bugün 1 Mayıs’ın üstüne düşen kan…ve yönetmenin kendi sesinden Atilla İlhan dizeleri: bir namlu kımıldadı, kurşun su gibi aktı…ve kadın sesi: her şey ne güzel başlamıştı, yaratan ellerimizin, üreten gücümüzün pırıltısı vardı dört bir yanda, kardeşliğin, dayanışmanın sevincini yaşıyorduk insan olmanın onuruyla……………………………………………………………………………
70’li yıllar Kaya Tanyeri’nin kısa film çalışmalarına yoğunlaştığı bir dönemdir. 16 mm olarak çektiği ve marangozhanede çalışan bir çocuk işçinin bir gününü anlatan Topumu Ver Anneciğim, ekonomik açmaza giren bir işçi hakkındaki trajik bir gazete haberinden yola çıkarak çektiği Kısa Yorgan, “Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!” diyen Ataol Behramoğlu’nun Bir Gün Mutlaka’sını aynı adla çektiği ve “Ve soyundu özel giysilerinden cellât” diyen Kemal Özer’in Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya başlıklı şiir kitabından seçmeleri görsel imgelerle birleştirdiği Şiir Okuyanı Vurun adlı filmler, Süreyya Duru’nun yönetmenliğini, Vedat Türkali’nin senaristliğini yaptığı Güneşli Bataklık sinema filminin kamera arkasını çektiği Güneşe Dönük Kamera hep bu dönemin ürünleridir.
1 Mayıs 77’nin belgelenmesi hatırladığımız ve bildiğimiz kadarıyla İKD (İlerici Kadınlar Derneği) ile kurulan diyalog sonucunda gerçekleşmişti. Nitekim filmde trajedinin kurgusal görüntülerini Deniz Müzesi’nin önündeki kırmızı çatkılı, ilerici kadınlar takip ediyor. Yakın plan görüntülerinin eşliğinde “…İşçiler güçlerini gösteriyor, birleşiyorlar…Kadınların katılmadığı hiçbir hareketin demokrasi mücadelesinde önemli bir adım olacağına inanmıyoruz…Dünya işçi sınıfının bir parçası olan Türkiye işçi sınıfının bayraklaştırdığı bugünde İKD olarak yürümek bize de nasip oldu, mutluyuz…” diyor ilerici kadınlar, yanlarında çocukları. Halk oyunu kadın ekipleri. Hoparlörlerde büyük Şair’in dizeleri halkla birlikte: “akın var güneşe akın, güneşin zaptı yakın”. O gün (bugüne dair) pankartlar taşıyor Türkiye işçi sınıfı, 12 Eylül 1980’nin ilk provası olarak tepesine inen karanlıktan az önce: Faşizme geçit yok/Barış için ileri/İşkencecilerden hesap soracağız/Dünya gençliği antiempeyalist dayanışma, barış, dostluk istiyor/Evlat acısına son/Biziz hayatı yaratan. Semra Özdamar, Bilgesu Erenus, Hasan İzzettin Dinamo, Vedat Türkali, Fikret Hakan, Demirtaş Ceyhun, Genco Erkal, Macit Koper giriyor kadraja, fotoğraflarıyla Yılmaz Güney, en ön safta Kemal Türkler’in Dolmabahçe’den geçişi. En çok da ilerici kadınların yüz planlarından yansıyan kararlılık ve ışıltı. Ve sonra yönetmen, devrimci Beethoven’ın öfkesini Can Yücel’in umut dolu gür dizeleriyle birleştiriyor, bütün karanlığa rağmen: “Halk kalacak geride, gidince bu zalım sel.”…
Bu belgesel film uzun yıllar bir köşede kaldıktan sonra değerli arkadaşlarımızın ortak çabası sayesinde gün ışığına çıkarılarak dijitalleştirildi, 1. İşçi Filmleri Festivali çerçevesinde 2006 yılında Kadıköy/Çinili Kafe’de izleyicilerle buluştu, Kaya Tanyeri de yıllar, yıllar sonra onlarla birlikte, çektiği filmi bir kez daha izleme fırsatını buldu ve film orijinal haliyle sinematek.tv’nin arşivinde yerini aldı. Emeği geçen herkes sağ olsun, var olsun.
Kaya Tanyeri’nin gözünden bize başka bir dünyanın mümkün olabileceği duygusunu yaşatan 1 Mayıs 1977’ye dair bu yazının adı yıldızın parladığı anın ve hayatları ellerinden alınan 41 canın anısına Halay ve Kurşun olsun o halde.
Çağlar Tanyeri