Bugün sinemadaki sansür karşısında sinemacıların ve festivallerin tutumu tartışılıyor. Ben de 1967-1971 yılları arasında yaşanmış bazı deneyimleri hatırlatmak istedim.
Hisar Kısa Film Yarışması, Robert Kolej’in ilkini 1967 yılında gerçekleştirdiği dönemin ilk ve tek kısa film yarışmasıdır. 16 mm ve 8 mm dallarında ödüller veren yarışma, 1970 yılına kadar 4 kez gerçekleştirilmiştir.
Özellikle 1968 yılı, kısa filme olan ilginin büyük ölçüde arttığı bir yıldır. Ayrıca 1968 yılında, Hisar Kısa Film Yarışması’nda 16 mm için 2500 TL tutarında “Shell Company of Turkey Ltd.” tarafından sağlanan bir özel ödül söz konusudur. Atilla Dorsay, Onat Kutlar, Sami Şekeroğlu gibi isimlerden oluşan jüri, Shell özel ödülüne layık film bulunamadığı kararını verir ve hala anlayamadığım nedenle sinemacılar için az olmayan bu para ödülü hiçbir sinemacıya verilmez.
Bu dönemde sinema ve kısa film alanında daha ziyade genç ve amatör yönetmenlerin oluşturduğu bir topluluk vardır. Hisar Kısa Film Yarışması’nın ilkine katılan genç yönetmenler de bu topluluğun içerisindedir ve birbirlerini tanıyor, konuşuyor ve tartışıyorlardır. Roma’da bir sinema okulunu bitirip Türkiye’ye dönmüş olan Üstün Barışta’nın örgütçülüğü bu genç yönetmenleri bir araya toplamıştır. İlk çekirdek kadroda Artun Yeres, Mutlu Parkan, Mehmet Gönenç, Veysel Atayman, Yorgo Bozis ve Ahmet Soner yer almaktadır. Bir dergi yayınlanmasına karar verilmiş ve abone kampanyası açılmıştır. Onat Kutlar ve Ece Ayhan da toplantılara katılmaktadır. Derginin ilk sayısı 1968 Ekim’inde yayımlanır. Derginin adı “Genç Sinema” olarak belirlenir
Genç Sinema hareketini Hisar Kısa Film Yarışması doğurmuştur denilebilir. Çünkü Genç Sinemacılar, II. Hisar Kısa Film Yarışması’nı eleştirmiş, destekleyicisi Shell şirketi olduğu için yarışmayı protesto etmiş ve katılmama kararı almışlardır. 1969 yılında yapılan III. Hisar Kısa Film yarışmasına da Genç Sinemacıların itirazları vardır. Onlara göre daha ilk yıl yararlı olmaktan uzak düşen yarışma, ikinci yıl yozlaşmış, üçüncü yıl çığırından çıkmıştır. Yarışma halktan uzak durmaktadır. O günün koşullarında yabancı sermayeyi dolayısıyla emperyalizmi temsil eden Shell, yarışmanın destekleyicisidir ve adına ödül verilmektedir.
“Sudan aile filmlerine yeşil ışık yakılmış, devrimci filmlerden uzak durulmuştur” gibi Genç Sinema eleştirileri sıralanabilir.
1970 yılına gelindiğinde, Hisar’a alternatif olacak bir etkinlik yaratmak düşüncesiyle, Genç Sinemacılar tarafından “Devrim Sineması Şenliği” düzenlenir. İstanbul’da iki salonda birden yapılan film gösterimleri 22-25 Mayıs tarihleri arasında dört gün sürer ve ertesi gün Ankara’ya taşınır. Ankara Birlik Tiyatrosu’nun Çankaya’daki Salonu’nda 26-28 Mayıs’ta üç gün-üç gece daha şenlik sürdürülür. Şenlik’te jüri yoktur. İzleyiciler anket yoluyla en beğendikleri filmleri seçerler. 4 Haziran’da Antalya TÖS salonunda filmler bir kez daha gösterilir, daha sonra aynı filmler Mersin ve Adana’ya taşınır.
Bu şenlikle birlikte Sinematek-Genç Sinemacılar ayrımı da netleşmeye başlar. Onat Kutlar, Devrim Sineması Şenliği’ndeki filmleri izledikten sonra Yeni Gün Gazetesi’nin 19 Kasım 1970 sayısında “İşe Saygı” başlıklı bir yazı yazar ve Genç Sinemacıların 1. Devrim Sineması Şenliği’ni sert bir şekilde eleştirir:
İyi çift sürmesini bilmeyen ekin ekemez, iyi silah kullanamayan dağa çıkmamalı, doğru cümle kuramayan romancı olamaz, sesini iyi eğitmemiş olan türküsünü sadece hamamda söylese daha iyi eder, kısaca yaptığımız iş ne olursa olsun o işi yüzümüze gözümüze bulaştırmadan yapamıyorsak hiç yapmamamız evladır.
Genç Sinema ekibi Onat Kutlar’a Genç Sinema dergisi Yürütme Kurulu adına “Onatgillere Cevabımızdır” başlıklı daha sert bir yanıt verir. “Artık malum olan meşrep”, “ilerici kılık altında kaypak ve bulanık küçük burjuva mantığının tutarsızlıklarını içeren tuzaklarla dolu bir yazı” gibi saptamalar içeren metin, en azından dönemin tartışmalarındaki sert üslubun düzeyini göstermesi açısından dikkat çekicidir.
Bir sonraki yıl, Hisar Kısa Film Yarışması’nda, Genç Sinemacılar bildiriler dağıtarak, Hisar şenliklerinin Shell gibi sermaye gruplarından aldığı desteği, örgütleniş şeklini ve bu süreçte Sinematek Derneği yönetiminin tutumunu teşhir ederler.
Genç Sinemacılardan Ahmet Soner de, yıllar sonra sürece ilişkin aşağıdaki görüşlerini aşağıdaki gibi dile getirir:
…Çok büyük konuşuyorduk, ama yaptığımız filmler ilkeldi. Teknik sorunları çözümleyememiştik henüz. Ama burnumuzdan kıl aldırmıyorduk, çok saldırgan bir yanıt hazırladık. Yazının başlığı ürkütücüydü ‘Onat’gillere Cevabımızdır’. Bu yazıdan sonra Sinematek Derneği’ne karşı savaş açtık. Niyetimiz ilk genel kurulda derneği ele geçirmekti. Çocukça bir düşünceydi bu. Ayrıca ele geçirseydik bile orayı partiye çevirir ve üç gün içinde kapatılmasına yol açardık. Dernek aleyhine yazdığımız bildirileri derneğin kapsamında üyelere dağıtılıyor, film gösterilerinin yapıldığı salonların girişinde dergimizi satıyorduk. Derneğin yönetim kurulu, kongre yaklaşırken bizleri asıl üye yapmayarak genel kuruldan uzak tuttu. 1971 öncesinde Sinematek’in Amerikan deneysel filmlerini ‘yeraltı sineması’ olarak sunuşuna karşı çıkmış, bir bildiri yayınlayarak derneği ‘emperyalizme hizmet etmek’le suçlamıştık. 12 Mart darbesinden sonra Genç Sinema dağıldı.
(Bu yazı 18.07.2015 tarihinde sendika.org da yayınlanmıştır)