Oliver Stone’un yönettiği Nicolas Cage gibi ünlü oyuncuların rol aldığı Snowden filmi 16 Eylül 2016’da ABD’de vizyona girdi. Türkiye’de ise 6 Ocak 2017’den itibaren Sinema tekellerinin izin verdiği ölçüde izlenebilecek.
Edward Snowden’ın CIA, NSA gibi ABD’nin en büyük istihbarat örgütlerinde önemli görevlerde bulunmasını, kamuoyuna açıkladığı belgeleri, toplumun nasıl dijital olarak izlendiğini akıcı ve çarpıcı bir şekilde anlatıyor.
Filmin hazırlık sürecinde Oliver Stone ve başrol oyuncusu Joseph Gordon-Levitt artık Moskova’da yaşayan Edward Snowden ile birçok kez görüşmüşler. Senaryoyu Oliver Stone ile Kieran Fitzgerald konu üzerine en önemli iki kitabı temel alarak yazmışlar: Luke Harding’in The Snowden Files ve Anatoly Kucherena’in Time of the Octopus.
Snowden’in gazetecilerle buluşması, belgelerin aktarılması ve yayımlanması sürecini tümüyle kameraya alan belgeselci Laura Poitras’ın Citizenfour isimli belgeseli 2014 yılında yayımlanmıştı.
Citizenfour ve Snowden filmlerini izleyince “Aslında bu kadar da olmaz!” diyecek ve çok şaşıracaksınız. Sonra da bu duruma ne kadar alıştığımızı ve hiçbir önlem almadığımızı görecek bu kez de kendinize kızacaksınız.
Snowden ne yaptı?
Edward Snowden bir bilgisayar dehası olarak 2006 yılında Amerikan Merkezi Haber Alma Örgütü CIA’de çalışmaya başlamış. CIA’in bilgisayar ve internet faaliyetleri için özel eğitimler almış. İsviçre Cenevre’de CIA için çalıştıktan sonra 2009 yılında CIA’den ayrılmış. 2009 yılında NSA (Ulusal Güvenlik Dairesi) ve CIA gibi kurumlara iş yapan Dell şirketinde çalışmaya başlamış. Dell’in çalışanı olarak Tokyo’da Çinli bilgisayar korsanlarına karşı verilen siber mücadelede ve Hawai’deki büyük internet izleme takip yazılım projelerinde ABD adına önemli görevler üstlenmiş.
7 yıl süresince gizli servislerinin içinde ABD adına çalışırken yaptıkları ve gördüklerini midesi kaldırmayan Snowden, 2013 yılı Haziran ayında onbinlerce NSA dokümanını İngiliz Guardian gazetesi muhabirlerine sızdırdı. Gazetecilerle buluşma ve belgelerin teslim edilmesi Hong Kong’da bir otelde büyük bir gizlilik içerisinde gerçekleşti. Snowden belgeler yayımlanınca ABD tarafından vatan haini ve casus olarak suçlandı. Büyük bir gizlilik içinde Rusya’ya geçti ve hala orada yaşıyor.
Snowden’in sızdırdığı belgeler bizlere gösterdi ki başta ABD olmak üzere birçok ülke her şeyimizi izliyor, yaptığımız her adımımızı kayıt altına alıyor ve bu verileri denetimsiz bir şekilde istedikleri amaç için kullanıyorlarmış.
Tıpkı George Orwell’in 1984 romanındaki gibi ‘Büyük Birader’ in bizi nasıl gözlediğini aşağıdaki tablodan görebiliyoruz. Tabloda bizi gözetleyen sistem ve teknolojilerin ‘alengirli’ isimlerini ve özellikle 11 Eylül 2001 sonrası sayılarının daha da artmış olduğunu görüyorsunuz.
Bu tablodaki birtakım kısaltma ve anlamsız özel isimlerden oluşan sözcüklerden anlamamız gereken sadece şudur: 1978’den bu yana iletişim teknolojileri sayesinde gözetleniyoruz. Her yeni teknoloji ile bu durum daha da gelişmiş ve bugün çok daha ürkütücü boyutlara ulaşmış durumda.
Örneğin PRISM ile Facebook, Google, Yahoo, Skype, Youtube, Apple gibi servis sağlayıcıların sistemlerine doğrudan girerek buradaki her türlü kişisel veriye erişim hakkı elde ettiklerini;
TEMPORA ile İngiliz gizli servisinin fiber optik kablolardan geçen her türlü telefon görüşmesi, internet iletişimine erişebildikleri ve veri topladıklarını;
Turbulence isimli 2005 yılında NSA’in başlattığı bir proje ile hedefledikleri bilgisayarlara virüs, truva atı vb malware programları yükleyebilen sibersavaş projesi yürüttüklerini;
XKeyscore sisteminin ABD gizli servisine özel bir çeşit arama motoru gibi çalıştığını görüyoruz. XKeyscore ile ABD hükümeti dünyadaki herhangi birinin e-posta mesajını okuyabilir, herhangi bir web sitesini ziyaret edenleri tespit edebilir ve takip edebilir, herhangi bir hedef bilgisayarın kamerasından o mekanı izleyebilir, mikrofonundan dinleyebilir, yer değiştirmelerini görebilir, kişilerin tüm ilişkileri ve aramalarını takip edebilir ve tüm bu verileri kişi ve olayla bağlayarak saklayabilir durumdadır.
2008 yılındaki verilere göre dünyanın neredeyse birçok ülkesinde 150 adet lokasyonda ABD’ye ait 700 adet XKeyscore sunucusu yukarıdaki casusluk işlerini yapmak için çalışmaktadır.
NSA 2008 tarihli sunumundan Snowden sızıntısı ile alınmıştır.
Snowden ile yapılan bir TV programında sözünü ettiği IMSI-catcher cihazlarının en bilineni olan StingRay bir cep telefonu izleme, dinleme cihazıdır. ABD’nin dev askeri teknoloji firması Harris Corporation tarafından üretilmiş olan cihaz sadece 3875 ABD dolarına satılmaktadır.
(Cep telefonlarının nasıl casus olarak kullanıldığının konuşulduğu TV Programını izlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=ucRWyGKBVzo)
StingRay sanki bir cep telefonu baz istasyonu gibi davranmakta ve yakınındaki cep telefonları ona bağlanıp onun üzerinden görüşmelerini yapmakta, bu esnada her türlü bilgiyi de cihaza kaydetmektedir. Bu cihazlar birtakım minibüslere kurulabildiği gibi, 36 saat durmadan uçabilen insansız hava araçlarında çalışabilmekte, hatta KingFish adı verilen elde taşınabilen modelleri bile bulunmaktadır.
Ne yapmalıyız?
ABD başta olmak üzere birçok ülkenin gizli servisleri Facebook, Twitter, e-posta, web sayfası ziyaretleri, her türlü telefon görüşmelerini size sormadan takip ediyor ve izliyorlar. Ve herkesin peşine casus takmak yerine sizin bilgisayar, telefon gibi cihazlarınızı casus gibi kullanıyorlar.
Cebinizde ve evinizde birer casus olduğunu asla unutmayın.
İnternet dünyasındaki her türlü yazışmanızın ve iletişimizin anlık olarak akıllı sistemler tarafından takip ve analiz edildiğini unutmayın.
İnternet ve cep telefonu olduğu sürece her türlü iletişiminiz kolayca takip edilebilir. Şifreli iletişim seçenekleri “Saklayacak bir şeyi olan birisi” görüntüsü vererek sizi hedef haline getirir. Kırılamayacak şifre olmadığını unutmayın.
Sizi sadece devletin gizli servisleri değil birçok yarı devlet yarı mafya örgütlerin de izliyor olabilir olduğunu unutmayın.
Telefon ve dizüstü bilgisayar kapalı iken bile içindeki pil ile siz farketmeden bu cihazların kamera ve mikrofonuna ulaşılabildiğini unutmayın.
Evlerde bilgisayarlarımızın kameralarına bir adet band yapıştırın. Evdeki casusun gözünü kapatmayı unutmayın. Zorunlu değilseniz bilgisayarlarınızı her gün yaşadığınız ortamda bulundurmayın. Konuşmalarınızın dinlenmesini istemiyorsanız kendinizden cep telefonunu ve bilgisayarı çok uzakta tutun.
Bilgisayarınıza ve telefonunuza emin olmadığınız programları kurmayın, özel yetkiler isteyen programlardan uzak durun.
Halka açık yerlerde şifresiz kablosuz (wi-fi) internet kullanırken çok dikkatli olun.
“Saklayacak bir şeyimiz yok ki!” demeden özel hayatımızın gizliliği için mücadele vermeyi ve bir de “Sakin bir hayatım vardı; aşkım, ailem, geleceğim. O hayatı kaybettim. Ama bir yenisini kurdum. Kazandığım asıl özgürlük şu: Artık yarın ne olacağıyla ilgili endişelenmeme gerek yok. Çünkü bugün yaptığım şeyden mutluyum” diyen Snowden’in filmini izlemeyi ve izletmeyi unutmayın.
(Bu yazı 27 Aralık 2016 da sendika.org da yayınlanmıştır)